Akbabalar her ne kadar kendi içlerinde büyüleyici özelliklere sahip olsalar da; günümüz estetik algısına pek hitap etmedikleri ortada. “Dev ve güçlü kanatlar, kararlı gözler, kıvrık ve amansız bir gaga” falan diye ne kadar övmeye kalkarsak kalkalım, çıplak boyun, leşçilik, idrarla serinleme gibi özellikleri nedeniyle karizma bakımından asla bir kartalla baş edemeyecekler korkarım.
Yine de bunların bir önemi olmaksızın ben bir akbabayım. Akbaba olmak, pek çok şey “olmak” gibi; yani bir tercih ya da bir karar değil. “Haydi, az önce karar verdim ben bundan sonra akbaba olacağım” diyen var mıdır? Eh belki bir hevesle böyle bir şey olabilir; ama sanmam ki kalıcı olsun. Muhtemelen çocukluktan beri gelişen ilgi alanları, beğeniler ve sanata bakış açısıyla kendiliğinden ortaya çıkan bir anlayış.
Akbaba kültürü (vulture culture) özetle; doğada kendiliğinden gerçekleşmiş hayvan ölümleri sonucu bulunan kalıntıların, değerlendirilmesi anlamına geliyor. Burada “akbaba” vurgusunun yapılmasının sebebi, söz konusu ölümlerde akbabanın bir payı olmaması. Doğada da akbaba, önündeki hayvan ölmek üzere olsa da ona dokunmaz. Avlanmaz. Tuzak kurmaz. Bir hayvan şu ya da bu şekilde ölür, avcılar yer, geriye artık neredeyse “işe yaramaz” denilen kalıntılar kalsa da; akbaba bunları değerlendirmeyi bilir.
Yani “akbaba” olmak için ön şart, bir ölüme sebebiyet vermemek. En başta avlanmamak. Burada bir kısım, “kendim avlanmam ama avcıların elinden çıkanları değerlendirebilirim” derken; bir kısım da “avlanma ile elde edilmiş hiçbir kalıntıyla işim olmaz” demekte. Bu tabii ki akbabanın kendi etik anlayışıyla ilgili.
Dünyada akbaba kültürü mensupları, genelde hayvanseverler, veganlar, doğa ile ilgili çalışma yürütenlerden oluşuyor. Bunların dışındaki “akbabaların” da genel özelliği, doğaya karşı duyarlı oluşları, doğal yaşamı romantik değil de gerçekçi, katılımcı değil de gözlemci olarak tanımaya çalışmaları desek yanılmış olmayız. Doğaya ve hayata farklı bir bakış açısıyla bakma yöntemlerinden biri “akbabalık”.
Elbette dağda yürürken, ya da bir otoyolda karşılaştığınız kalıntılar; eski bir kemik parçasından, hayatını yeni kaybetmiş bir hayvana kadar çok çeşitli olabiliyor. Ya da koca bir yaban domuzundan, küçük bir çalı bülbülüne kadar pek çok türden hayvanla karşılaşılabiliyor. Bulunanları işlerken kullanılan yöntemler, ne bulduğumuzla ve onunla ne yapmayı planladığımızla yakından ilgili.
İlerleyen yazılarda, söz konusu yöntemler ve örneklerle ilgili bildiklerimi paylaşmaya çalışacağım. Fırsat buldukça kemikleri temizleme, yumuşatma, beyazlatma, birleştirme ve ayırma, kemik temizlerken kullanılan kimyasallar, koruyucu önlemler gibi pek çok konuda yazılar paylaşmayı planlıyorum.

Görüşmek üzere.

Related Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir